17 Eylül 2014 Çarşamba

Venedik

Ufakken suda oynamayı seven biriyseniz hoşlanacağınız bir şehir. Öte yandan burada turist olmaktan aldığınız zevk elbette beklentinizle oldukça paralel.
Şehre trenle geliyorsanız umarım varış istasyonu olarak Stazione di Venezia Santa Lucia'yı seçmişsinizdir. Zira buranın hemen ilerisinden feribotlara binerek ortalama yarım saatlik bir yolculukla Santa Marco'ya varabiliyorsunuz. Ha diyelim siz de benim gibi ucuz biletin büyüsüne kapılıp biletinizi Venezia Mestre'ye aldınız, moral bozmak yok. Ufak bir otobüs seyahati yapacaksınız sadece feribotlara ulaşmak için. Bilet fiyatları zannediyorum 2.5 euroydu, ben ve arkadaşlarım oradaki bir yerlinin tavsiyesi üzerine arka kapıdan kaçak bindik. Zaten otobüs tıka basa dolu olduğu için bilet kontrolü yapılamıyordu. Elbette bu azıcık karlı olduğu gibi de azıcık riskli bir seçenek. Otobüs tren istasyonunun hemen önünden kalkıyor. Asyalı dostlarımızın seyahat merakından dolayı biraz atik olmanız gerekli. Lakin sık çalışan bir hat, telaşa gerek yok.

Turistik alanlar arası ulaşımın tek opsiyonu feribot. Lakin biletler fazlasıyla pahalı.Özellikle liranın euro karşısındaki zayıflığı düşünülünce bütçeyi zorlayabilir. Neyse ki hangi hatta binmemiz gerektiğini öğrenmeye çalışırken bizi bulan Türk arkadaşların 4 hediye biletiyle büyük bir rahatlık yaşadık. Buradan tekrar onlara şükranlarımı sunuyorum. Kalabalığın yarattığı karmaşayı fırsata çevirerek bir bileti iki kişi kullanarak feribota atladık. Onun dışındaysa ara duraklarda bilet kullanmadık. Biletsiz seyahat cezası 55 euro. Lakin düzenli bir kontrol yapılmaması ve elimizde iyi-kötü bilet olması bizi bu riski almaya itti. feribotlar tüm gün çalışıyor. Yoğun olmayan saatlerde çok kullanmadığım için geç saatlerdeki kontrol durumunu bilmiyorum. Lakin otogarın oradaki duraklar görebileceğiniz en iyi denetime sahip. Son olarak feribotlar konusunda eklemek gerekir ki, midesi hassas bir insansanız ilaç almanızda fayda var.

Venedik fazlasıyla kalabalık ve ufak bir şehir. Dolayısıyla bu dar sokaklarda ilerlemek biraz İstanbul trafiğini hatırlatıyor. Ama şehrin manzarası ve ara sokakların kanalla süslenmiş bohem havası bu çileye kesinlikle değer. Fotoğraf çekmekten zevk alıyorsanız burayı seveceksiniz demektir.

Romantik bir gezi olarak planlamadığımız için gondolu pas geçtik. Neyse ki ayaklarımız ve karmaşık sokaklarda bir şekilde karşımıza çıkan sevimli Venedik köprüleri var! Gondolun tuzlu bir seçenek olduğunu da not düşmek lazım.

Yağmur bastırsa dahi öyle rastgele bir yere dalmamanızı tavsiye ederim. Fiyat olarak beklentinizi aşacak ve sizi zorlayacak mekanlar mevcut. Ama bu güzel bir lazanyayı uygun fiyata yiyemeyeceğiniz anlamına gelmez. Ayrıca bira ve kokteylleri Türkiye'deki fiyatları özletmeyecek bir yerde huzur içinde tatmanız mümkün.

San Marco ve Rialto bu şehrin görmeden gidilmemesi gereken iki güzide mekanı. San Marco'nun önünde zaten hattın son durağı olan popüler bir feribot limanı var. Buradan Rialto'ya yürümek de makul ve keyifli bir seçim. Rialto'da I <3 METU'lü asma kilidi ve Türkçe bağrışları işitince burasının ülkemiz turistleri için popüler bir nokta olduğunu fark edeceksiniz. Hayır, kilidi ben asmadım. Zaten toptan kaldırılmaları söz konusu. Köprü üzerindeki yoğunluk fotoğraf çekmek müthiş bir mücadele gerektiriyor. Pes etmeyin, burası içinizdeki çirkefi konuşturmanız gereken nokta.
Bahsetmeden bitirmeyelim, şehir bu kadar suya rağmen nemli değil. Geceleri üşüme ihtimalini göz ardı etmemek gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder